Paylaş Facebook Facebook Facebook Facebook Facebook
28.08.2017

Diyanet İşleri Başkanvekili Keleş, Mekke’de basın mensuplarıyla bir araya geldi…

Diyanet İşleri Başkanvekili Dr. Ekrem Keleş, Mekke’de basın mensuplarıyla bir araya geldi. Hac İdare Merkezinde basın mensuplarıyla kahvaltılı toplantıda buluşan Diyanet İşleri Başkanvekili Keleş, sözlerine, Mekke-i Mükerreme’de, Harem ikliminde, Kuran’ın nazil olduğu kutsal mekanda bir arada olmaktan duyduğu memnuniyeti dile getirerek başladı.

Haccın organizasyon boyutunun yanında, haccın bir eğitim ve irşada dönüştürülmesinin önemine işaret eden Başkanvekili Keleş,  “Önemli olan haccın bir eğitim ve irşad fırsatı olarak değerlendirilmesidir. Diyanet İşleri Başkanlığı olarak en fazla üzerinde durduğumuz hususlardan birisi haccın irşad boyutudur. Hem zaman hem de mekan itibariyle kutlu iklime gelen hacılarımızın burada bir dönüşüm yaşayarak, buradan en güzel ahlaki vasıflarla, müzeyyen bir şekilde ülkemize dönmeleri hususunda elimizden gelen gayreti gösteriyoruz” dedi.

Hacca, kalben, zihnen, fikren ve bedenen hazır olmak gerekliliğini vurgulayan Başkanvekili Keleş, basın mensuplarıyla Mekke’de gerçekleştirdiği toplantıda şu hususların altını çizdi;

Kutsal topraklarda hacı adaylarına 24 saat fetva hizmeti…

Diyanet İşleri Başkanlığı, hacı adaylarımız daha Türkiye’den çıkmadan eğitim faaliyetlerine başlıyor.  Hacı adaylarımız yolculuğa, kalben, zihnen, fikren hazırlanıyor. Kutlu iklime yolculuk boyunca Mekke-i Mükerreme ve Medine-i Münevvere’de, hatta döndükten sonra da burada kazandıklarını korumak için bu irşad faaliyetlerimizi hocalarımız sürdürmektedirler. Bu da bizim için önemli bir fırsat teşkil ediyor. Allah’ın bize sunmuş olduğu bir nimet olarak bunu değerlendiriyoruz ve bunun üzerinde çokça duruyoruz.  Bunun yanında kutsal topraklarda 24 saat fetva hizmeti de veriliyor. Hocalarımız gelen soruları cevaplandırıyorlar. Hacı adaylarımız hem bizzat gelip soru sorma imkanları var, hem de telefonla takıldıkları noktalarda sorularının cevaplarını alabiliyorlar.

“Ülkemizden hacca gelmek isteyen yaklaşık 2 milyon vatandaşımız var…”

Bu kutlu iklime gelme özlemiyle yıllardır hasretle bekleyen yüzbinlerce vatandaşımıza da bir an önce buraya gelmeyi Allah nasip etsin. Şu anda yaklaşık 2 milyon vatandaşımız yıllardır özlemle buraya gelmeyi bekliyor. Bu kadar büyük talebin olduğu bir ortamda Diyanet İşleri Başkanlığını en çok düşündüren, bu kadar çok talebi hangi sistemle karşılayacağımız oldu. 80 bin kontenjanımız var. 80 bin kontenjan ve 2 milyona yakın talep. Bunu ister istemez kura sistemiyle karşılamaya çalışıyoruz. Geçmişte Diyanet İşleri Başkanlığı değişik yöntemler uyguladı. Düz kura uyguladı, yani her sene yeniden herkesin aynı şartlarda kuraya katılması. Bu çok adil olmadı. Dolayısıyla düz kura sistemini terk etti. Sıraya koymayı denedi. Ancak sıraya koyduğumuz takdirde de yeni kaydolan bir insana 20 yıl sonrasına, 25 yıl sonrasına gün vermek gerekiyordu. Bu da isabetli bir şey değil. Bazı ülkelerde sıra sistemi uygulanıyor. Sıra sistemi uygulanan ülkelerde özellikle ekonomik durumu biraz yüksek olan ülkelerde 50 sene sonrasına gün verecek şekilde sıra sistemleri uygulanıyor. Dolayısıyla bu hem hac heyecanını yok etmesi bakımından, hem de 60 yaşında kaydolmuş bir insana 20 sene sonrasına gün vermenin çok doğru olmayacağı bakımından vazgeçildi. Bizim uyguladığımız kura sistemi katsayılı kura sistemi. Bu sisteme göre ilk defa kaydolanlar tek kura ile katılıyorlar, ikinci defa başvuranların ismi 4 kez, üç kez başvuranların ismi 9 kez, 7 kere başvuranların ismi 49 kez kura da dönüyor. Yani katsayılı bir kura sistemi uyguluyoruz.

“Haccın özlemini yaşayıp gelemeyenlerin özlemi, buraya gelip burada aşk ve heyecanla Kabe’yle buluşanların özlemi kadar değerlidir…”

Hacca gelenlerin özlemlerini gidermesi ne kadar kıymetliyse, gelemeyenlerin bu topraklara, bu beldeye duyduğu özlem, aşk, heyecan da o kadar kıymetlidir. Buraya gelenlerin aşkı ve heyecanı mı daha değerli, yoksa özlemle buraya gelmeyi bekleyen, fakat gelemeyen insanların özlemi mi daha değerli Allah katında, bunun takdirini muhakkak ki Allah bilir. Ama inanın buranın özlemini çekip buraya gelemeyen insanların özlemi de, buraya gelip burada aşk ve heyecanla, Kabe’yle buluşanların özlemi kadar, en az onlar kadar değerlidir. Allah o özlemi muhafaza etsin. İslam dünyasının ilim adamları, mütefekkirleri, fakihleri, yöneticileri daha çok sayıda insanın hac yapması için nasıl yöntemler izlemek gerekiyor, bunun üzerinde daha fazla düşünmesi gerekiyor. Ülkemizin ekonomik potansiyeli arttıkça, hacca olan talep de o nispette artıyor. Hac, müminlere farz olan bir ibadettir. Dolayısıyla bu ibadeti müminlerin yerine getirebileceği şartların oluşturulması için ilim adamlarımızın, mütefekkirlerimizin, tüm İslam dünyasındaki sorumlu kişilerin bunun üzerinde düşünmesi gerekiyor.

Diyanet’in Mekke hastanesi, birincilik ödülü aldı…

Mekke hastanemiz, İslam dünyasından buraya gelip hastane hizmetleri veren, sağlık hizmetleri veren ülkeler arasında bu yıl birincilik ödülü aldı. Önceki yıl da hacılarımıza günlük yemek ürettiğimiz yemek fabrikamız birincilik ödülüne layık görülmüştü. Bu yıl da hacı adaylarımızın sağlığı için kapsamlı bir şekilde kurulan Mekke hastanemiz birincilik ödülüne layık görüldü. Bunlar ülkemiz açısından sevindirici hususlar.

“Arafat’ta klimalı ve yüksek çadırlar, hacılarımızın sağlığı düşünülerek yapıldı…”

Hac organizasyonunun en önemli aşaması olan Arafat’ta, klimalı ve yüksek çadırlara geçildi. Hac mevsiminin gittikçe yaz mevsimine denk gelmesinden dolayı artan sıcaklıklar hacılarımız için sıkıntılara neden oluyordu. Bu kadar sıcak bir iklimde hacca gelmiş olan hacıların Arafat’ın sıcağına tahammül etmeleri çok zor oluyordu. Özellikle yaşlı hacılarımız ve rahatsızlıkları bulunan hacılarımız büyük sıkıntılar çekiyordu. Klimalı çadırlarla bu sıkıntıların önüne geçilmiş oldu.

“Bu kutlu iklimde, şehitlerimiz için bütün hacılarımızla birlikte dua etmemiz gerekiyor…”

Bu kutlu iklimde, bütün şehitlerimizin yakınlarına sabrı cemil niyaz ediyorum. Milletimiz, memleketimiz, vatanımız için canlarını feda ettiler, onlara çok şey borçluyuz. Burada hepimizin, bütün hacılarımızın hep birlikte onlar için dua etmemiz gerekiyor. Allah nezdinde şehitlerin değeri çok yüksektir. Elbette onu hiçbir şeyle ölçemeyiz. Peygamberlikten sonra en yüce mertebedir.

Arafat ile ilgili hazırlıklar son aşamada…

Haccın en önemli aşamasına girmek üzereyiz. Hac Arafat’tır. Başkanlığımız Arafat’la ilgili hazırlıklarını bütün hızıyla sürdürmektedir. Hangi görevlimizin hangi noktada görev yapacağı tek tek tespit edilerek kendilerine tebliğ ediliyor. Yol güzergahlarında otobüslere yol gösterenlerden, otobüsler Arafat’a vardığı zaman çadırlarını gösteren görevlilerimize, kumanyalarını kendilerine dağıtanlardan, çadırlarda onları yerleştirenlere varıncaya kadar her görevlimiz üstüne düşen vazifeyi yerine getirecektir. Arafat’ta her seneki gibi programımız devam edecek. Hasta olan hacılarımız Arafat’tan doğrudan araçlarla otellerine intikal ettirilecek. Önemli olan, hacılarımızın salimen, ganimen vazifelerini eda ederek memleketimize dönmeleri.

“Hacda, dünyanın dört bir tarafından renkleri, dilleri, ırkları, kültürleri farklı yüzbinlerce Müslüman bir kardeşlik tablosu oluşturuyor…”

Basın mensupları olarak sizlere de ayrıca teşekkür etmek istiyorum. Hac ibadetinin başından beri haccı çok güzel bir şekilde yansıttınız. Dünyanın dört bir tarafından gelen, renkleri, dilleri, ırkları, kültürleri farklı yüzbinlerce Müslüman burada bir araya geliyor, yan yana durarak namaz kılıyor, bir kardeşlik tablosu oluşturuyorlar. Bu kardeşlik tablosunu yansıtmanız büyük önem taşımaktadır. Sizler bir taraftan vazifenizi eda ediyorsunuz, bir taraftan da kendiniz ibadetin içerisinde bulunuyorsunuz. Hacı oluyorsunuz. Bana göre dünyanın en büyük unvanlarından biri, bir Müslüman açısından ‘hacı’ unvanıdır. Çünkü ‘hacı’ demek, Cenabı Allah’ın misafirliğine kabul ettiği, misafiri olarak kabul ettiği kişi demektir. Sizler de bir taraftan vazifenizi eda ederken, bir taraftan bu unvanı almış oluyorsunuz. Bundan dolayı da hepinizi tebrik ediyorum.

“Hac, tarihe ve Müslüman topluma doğru yaptığımız bir yolculuktur…”

Burada zihnimizi, kalbimizi her türlü kötü düşünceden korumamız gerekiyor. Burada öyle bir meleke kazanmalısın ki, artık buradan döndükten sonra kötülük düşünemez hale gelmelisin. Hac bu eğitimi kazandırmak üzere meşru kılınmış bir ibadettir. Hac, tarih ve toplum yolculuğudur, tarihe yaptığımız bir yolculuk ve bütün dünyadan gelen Müslümanların temsilcileriyle birlikte Müslüman topluma doğru yaptığımız bir yolculuktur.

“Hac, bize eşitlenme bilinci kazandırır…”

Hac, bize eşitlenme bilinci kazandırır. Bu iklimde dışarıdan gelen de, burada bulunan da herkes eşittir. Peygamber Efendimizin bir hadisi şerifinde ifade buyurduğu üzere, ‘insanlar tarağın dişleri gibi eşittirler’ Bu eşitliği burada fiili olarak müşahede etmek mümkündür.

“Allah, siyahi ve köle azatlısı Hz. Hacer validemizin annelik duygusunu, Safa ile Merve arasındaki koşuşturmasını kıyamete kadar bir ibadet haline getirmiştir…” 

Haccın her bir fiil ve davranışı birtakım sembolik anlamlar ifade eder. Her bir davranışın bir anlamı vardır. Kabe’nin etrafında tavafa giriyoruz, 7 defa Kabe’yi bir tavafta dolaşıyoruz. Yedi rakamı aslında orada sınırlandırmak üzere konmuş bir rakam değil, çokluğu ifade eden bir rakamdır. Mümin Kabe’nin etrafında tavafa giriyor, dönüyor, dönüyor, manevi aleme, metafizik aleme geçiyor. Böyle sembolik bir anlamı var aslında tavafın. Kabe’yi sol tarafımıza alıyoruz tavaf yaparken. Kalbimizi Kabe tarafına getirmiş oluyoruz. Bu da tavafın ne kadar içten ve samimi olarak yapılması gerektiğini ifade eden sembolik bir anlam taşıyor. Safa ile Merve arasında sa’y yapıyoruz. Hz. İbrahim’in eşi Hacer validemiz siyahi ve köle azatlısı bir kadın iken, o günkü anlayışta, içinde yaşadığı toplumda belki insan yerine dahi konmayacak bir konumdayken, Allah onun annelik duygusunu, çocuğu için çırpınışını, Safa ile Merve arasındaki koşuşturmasını kıyamete kadar gelecek olan bütün insanlık için bir ibadet haline getirmiştir.  Hz. Hacer Validemizin Safa ile Merve arasındaki koşuşturması kadına verilen değer, anneye verilen değer bakımından ne anlama geldiğini ifade eden bir tablodur. Dünyada hiçbir insana nasip olmayacak şekilde Hz. Hacer Validemiz Kabe’nin yanı başında medfundur. Sadece ona nasip olmuştur. Allah adeta kendisine komşu yapmıştır. İslam medeniyetinin kadına ve anneye verdiği değeri ortaya koyması bakımından önemlidir.

“Tarihten tevarüs eden, ‘Hacıyı Allah’ın misafiri görme’ anlayışı bugün de halen devam ediyor…”

Suudi Arabistan’da hac organizasyonunda müesseseler vardır. Bu müesseseler tarihten tevarüs eden bir geleneğin kurumsallaşmış halidir aslında. Peygamber Efendimiz döneminden itibaren devam eden bu geleneğe göre bazı aileler dışardan gelen hacıları karşılayıp onlara rehberlik yapıp onları misafir ederlerdi. Dışardan gelen hacılar da onlara çeşitli hediyelerle gelirlerdi. Osmanlı döneminde Türkiye’de belli iller burada belli ailelere eşleştirilirdi. Mesela Isparta bir aileyle, İstanbul bir aileyle eşleştirilirdi. O ailenin mensupları oradan gelen hacıları karşılarlar, onları misafir ederler, onlar da gelirken buralara hediyelerle gelirlerdi. Şimdi bu gelenek halen devam ediyor. Kurumsallaşmış bir vaziyette müesseselerle devam ediyor. Türkiye’den, Avrupa’dan, Orta Asya’dan gelen hacılar için bir müessese, Pasifik Asya’dan gelen hacılar için bir müessese, Afrika’dan gelen hacılar için bir müessese kuruldu. Bu müesseselerde hacılara karşı hizmet ve davranış çok önemlidir. Kültürel olarak bir gelenek haline gelmiş büyük bir saygı vardır. Hacıyı Allah’ın bir misafiri olarak gördükleri için bu saygı devam ediyor. Bu vesileyle Suudi Arabistan’ın hacca hizmet eden başta Hac Bakanlığı olmak üzere bütün kurumlarına teşekkür ediyorum.

Diyanet İşleri Başkan Yardımcısı Prof. Dr. Yavuz Ünal, Hac ve Umre Hizmetleri Genel Müdürü Dr. Dursun Aygün ve Hac organizasyonu ekip başkanlarının da katıldığı toplantıda Başkanvekili Keleş, kutsal topraklardaki çalışmalarından dolayı basın mensuplarına teşekkür etti.